İsveçli Ortadoğu uzmanı Bitte Hammargren: Ulf Kristersson, sadece Erdoğan’ı dinleme!
İsveç’in NATO üyeliğinin önemini anlayan birçok kişiyiz ve imzalanmış anlaşmaların yerine getirilmesi gerektiğini de biliyoruz. Ancak şu anda esas konu bu anlaşmanın nasıl yorumlanacağıdır.
Yazar: Bitte Hammargren*
Çeviri: Vildan Saim Tanrıkulu
Değerli Başbakan Ulf Kristersson, kısa bir süre sonra ziyaret edeceğin Türkiye’de sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlemek ile yetinme!
İsveç’in NATO üyeliğinin önemini anlayan birçok kişiyiz ve imzalanmış anlaşmaların yerine getirilmesi gerektiğini de biliyoruz. Ancak şu anda esas konu bu anlaşmanın nasıl yorumlanacağıdır. Bu durumda senin; henüz mülteci olmamış, hapishaneye tıkılmamış veya otosansür ile sessizlik içine girmemiş olan, insan hakları savunucularının, yani Türkiye’nin sivil toplum örgütlerinin seslerini dinlemeye zaman ayıracağını umuyorum. Böyle davranmak, AB tarafından da eleştirilmiş olan, 150 bin kamu çalışanının işyerlerinden temizlendiği, 6 bin akademisyenin işten atıldığı, halk oyu ile seçilenlerin görevden alındığı ve aynı zamanda temelsiz gerekçeler ile hapsedildiği ve 500 binden fazla insanın içeriği belirsiz anti-terör kanunları ile soruşturmaya alındığı bir devlete karşı gereklidir.
Otosansür ile kendisini sınırlamayan veya hapsedilmemiş olan birisi -en azından şimdiye kadar- Murat Çelikkan’dır. O, Türk devletinin geçmişten beri işlediği suçları belgeler ile kayıt altına almak için çalışan Hafıza Merkezi (Hakikat Adalet Hafıza Merkezi) adındaki örgütün yöneticisidir. Bu örgüt, bu yıl BM barış ödülünü kazanmış olan Rusya’daki Memorial adlı örgütün Türkiye karşılığıdır.
Türkiye’de bir avukat bir süre önce bana şunları söyledi: “Burada bütün onurlu insanlar hapis yatmıştır.” Murat Çelikkan da basın ve ifade özgürlüğü hakkındaki tutumu nedeni ile hapis yatmış. Eşi Meltem Aslan da özgürlüğünden mahrum bırakılacağı için sürgün hayatına gitmek zorunda kalmıştır. Meltem Aslan daha önce hayırsever iş insanı Osman Kavala tarafından kurulmuş olan ‘Anadolu Kültür’ adındaki örgütün yöneticisiydi. Şu anda Osman Kavala 2017 yılından beri hapistedir ve İHAM’nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) yasadışı olarak özgürlüğünden alıkonulduğu ve derhal serbest bırakılması gerektiği yönünde vermiş olduğu karara rağmen ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ ile mahkûm edilmiştir.
Ancak Erdoğan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını umursamıyor ve Kavala davası hakkında, sanki bir şahsi kan davasıymış gibi hareket ediyor. Murat Çelikkan bu durumu, geç saatlerde görüştüğümüz bir İstanbul akşamında şöyle ifade ediyor: “Bu durumun nedeni, Erdoğan’ın Türk iş dünyasına ve sivil toplum kuruluşlarına karşı korkutucu olacak bir örnek inşa etmek istemesidir."
Türkiye Cumhurbaşkanı sadece büyük ölçüde iktidar yetkilerine sahip olan biri değildir. O aynı zamanda alabildiğine alıngan birisidir. 2014 yılında Cumhurbaşkanı olduğu ve daha sonra yürütme yetkisini aldığı tarihten beri, Cumhurbaşkanı tarafından 160 binden fazla kişiye karşı Cumhurbaşkanı’na hakaret soruşturması başlatılmıştır. Hafıza Merkezi’ne göre bu davalarda 3 bin 600’den fazla kişi mahkûm edilmiştir. Böyle bir durum, Cumhurbaşkanı’nın sadece devlet başkanı değil aynı zamanda bir parti başkanı olan ülkelerde yaşanabilmektedir.
Murat Çelikkan’ın yöneticisi olduğu örgüt İsveç’in İstanbul Baş Konsolosluğu’nun desteğini almaktadır. Sivil Haklar Savunucuları (Civil Rights Defenders) örgütünün, yılın insan hakları savunucusu ödülünü, birkaç yıl önce Stockholm’de aldı. O Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarının ve ifade özgürlüğünün daralan hareket alanı ve adalet sisteminin sallantılı durumu ile ilgili her şeyi bilmektedir. İsveç’in desteği ile yönettiği örgüt kısa bir süre önce Türkiye’nin hak savunucularının nasıl bir kapana kısıldıkları hakkında ‘Sesini Yükselt’ (Keep the volume up) başlığı ile bir rapor yayınladı.
Şu anda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsveç’ten 73 kişinin Türkiye’ye teslim edilmesini istediği bir zamanda, Murat Çelikkan’ın Ulf Kristersson’a mesajını şöyle özetleyebiliriz;
Hukuk devleti prensiplerini delme. Eğer İsveç böyle bir şey yaparsa ve haklarında elle tutulabilir kanıt bulunmayan ve İsveç yasalarına göre suç olmayan eylemlerinden dolayı Türkiye vatandaşlarını iade ederse, bu durum Türkiye sınırları dışında da kapsamlı sonuçları olabilecek bir skandal olur.
(Yazının orijinali Svenska Dagbladet gazetesinde yayınlanmıştır.)
*Bitte Hammargren: İsveç’in en önemli dış politika yazarlarından, Ortadoğu uzmanı, eski Svenska Dagbladet çalışanı ve İsveç Dış Politika Enstitüsü (Utrikes Politisk İnstitut-UI) yayın organı genel yayın yönetmeni.